Bazı şeyleri bilmek için kahin olmak gerekmez. Çanlar bile gerçeği söylerken, minarelerde selalar yalanı, tezgahı, ört bas etmek için adeta çığırtkanlık yapıyor. Çan’lar inadına acı acı çalıp, kanı emilen yoksulluğa muştusunu veriyor.
Kimi zaman real aklın metodolojisi, hem kendi deneyimini, hem de politikanın psikolojisini sentezleyerek mevcut gerçekliğe çok rahat bir şekilde ulaşıyorsa bunun elbette bir alt yapısı vardır.
Bunun anahtarı Fetö’nün ortam dinlemesine takılan kayıtta gizlidir. Ben o ortam dinlemedeki konuşmaları hiç unutmadım.
Mit ve Özel Harp Dairesinin çalışma prensip ve politikalarını biliyorsan sorunu önemli ölçüde çözümlemişsin demektir.
Ortam dinlemesinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler arasında bir savaş toplantısı gerçekleştiği görülüyor.
TÜRBEYE SALDIRTIP SAVAŞ ÇIKARIRIZ
Ne güzel memleket her şey bu kadar ucuz, çünkü kontrgerilla ülkesinde maskeli demokrasicilik balosunda işler böyle yürür.
Davutoğlu olduğu iddia edilen sesin ise “‘Başbakan, bu (Süleyman Şah Türbesi) bir imkan gibi değerlendirilmeli bu konjonktürde’ dedi” ifadelerini kullandığı belirtiliyor. Ses kaydında Hakan Fidan’a ait olduğu öne sürülen sesin ise “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim, Süleyman Şah Türbesine’de saldırtırız” dedikleri ortam dinlemesine yansıyor.
Böyle bir mantığın şürekasından her şey bekleneceğini bilememek, mevcut gerçekliği görememek bire bir aptal olmayı ortaya çıkartır. Kimse kusura bakmasın ama satılmış aklın, satılmış kalemlerin de dışında aptal olmayan akıllı entelektüellerinde varlığı söz konusudur. İşte bu insanları hiç bir koşulda satın alamazsınız…
17-25 Aralık yapılmış olan hırsızlıkların boyutları deşifre edilmesi adeta bir milattır. Karizması 17-25 Aralıkla çizilen Tayyip Erdoğan, çok istediği başkanlık hayalinin gerçekleşmesi için çizilen karizmasının yeniden reorganizasyonu elbette darbe tiyatrosu gibi bir mizansenle temizlik yaptığını görememek iktidardan çıkarı olmak demektir.
Sözde muhalefetinde bunu görememesi Tayyip Erdoğan iktidarından çıkarları olduğu içindir. Göz göre göre devleti soyarcasına nemalandıkları yüklü milletvekili maaşları bile Tayyip Erdoğan statüsünden nasıl faydalandıklarının bir bir göstergesidir. Bunun içinde gerçeği ifade edemeyip ipe sapa gelmez ‘kontrollü darbe!’ savı bile tamı tamına bunun ürünüdür.
TAYYİP ERDOĞAN’IN YAPTIRDIĞI DARBE
Takvimler 15 Temmuz Cuma gecesi saat 22:00 sularını gösterdiği saatlerde hepimizin bir şekilde tanık olduğu Türkiye’de maalesef bir darbe tiyatrosuna tanık olundu.
En başta Tayyip Erdoğan olmak üzere ardılları ve muhalefet adeta söz birliği etmişçesine darbe ihalesini FETÖ’ye yıktı.
Fetö adeta günah keçisi ilan edildi. Çünkü en kolayı buydu, herkes ipinden kaçan azgın boğa misali
Fetö günah keçisine yüklenilerek gerçeği okumamakla sözde muhalefetten tutunda herkes Erdoğan’a ve özel harp dairesine hizmet etti.
Elbette Fetö suçsuz değildi ama darbe girişimini yapan Fetö değildi. Fetö darbe yapmak için iyi bir şekilde sinsice örgütleniyordu. Fetö’nün bu örgütlülüğünü Erdoğan fark etmişti, kimi Fetöcü bireyleri satın alarak, çeşitli garantiler verilip kandırılarak 15 Temmuz Cuma gecesi saat 22:00 sularını gösterdiğinde darbe tiyatrosunu Erdoğan denetiminde özel harp dairesi ve mit tarafından sahnelettirildi.
Bunu daha darbe girişimi sürerken Erdoğan’ın örgütlediği bir tiyatro olduğunu sıcağı sıcağına açık ifadelerle bu kaynak ‘da yazdım.
Daha sonra genişçe nedenlerini de anlattım. Özel Hap Dairesi ve Mit ile birlikte bu işi nasıl adım adım örgütlediklerini ihaleyi nasıl FETÖ’ye yıktıklarını daha önce yine bu kaynak ‘da yazmıştım.
Gerek hiçbir siyasetçi, gerekse hiç bir sratejist olayın yaşandığı anda böyle bir rizikoya giremez. Alay edilmekte işin cabası olduğu için, gelişen olaya temkinli yaklaşmayı yeğlerler. Ben böyle düşünmedim, alay edilmeyi de göze alarak doğru olduğunu bildiğim öngörünün üstünde durarak darbenin gerçekliğini ifşa ettim.
Hanedanlığın sonuna doğru yaklaşılırken bir panik havası aldı başını gidiyor.
Herkes kendi amelini iyi bilir tabii ki başına nelerin gelebileceğini de iyi bilmekte..
Bu panik niye daha durun karpuz kesecektik demek zorunda bırakıyorsunuz bizi.
”Erdoğan yine tehdit etti: Biz tökezlersek Türkiye de sıkıntıya düşer. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin il başkanları toplantısında konuştu: Türkiye’nin kaderi AKP’nin kaderiyle bütünleşmiştir. Biz tökezlersek Türkiye de sıkıntıya düşer. AKP’nin kaybetmesinin bedelinin Türkiye’ye faturasının ne olacağını 7 Haziran ile 1 Kasım arasında gördük.” Kaynak
Tayip Erdoğan kendi korkularını Türkiye ye mal etmesi yerinde bir o kadar da anlaşılır bir şey. Yediden yetmişe herkes biliyor ki, Türkiye zararın neresinden dönerse o kadar karlı çıkacak. Kendi tarihinde Türkiye Türkiye olalı hiç bir zaman, hiç bir koşulda bu denli ahlaksızca hırsızlık yapan insanlar tarafından bu kadar aleni yağmalanmamıştı.
Gerek hırsızlığın, gerekse saraydaki ihtişamın, bir sonu omalı.
Ve çanlar şimdiden acı acı çalmaya başlamış durumda…
Bütün bunlara birde uluslar arası savaş suçu eklenince tezgahla kurulan darbe tiyatrosunun akıbetinde 248 Türk vatandaşının kanı benliğine sıçramış durumda.
Bütün bunlara rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dönüp dolaşıp Selahattin Demirtaş’a şu cümlelerle ihaleyi yıkmak istemesi “O kişi bir teröristtir. Öyle bir terörist ki bütün benim Kürt kardeşlerimi sokağa döküp ondan sonra 53 Kürt kardeşimi yine Kürtlere öldürten bir teröristtir.” (Kaynak) şuursuzca dibe vuran panik atağın yalın halidir.
15 Temmuz günü kurguladıkları darbe tiyatrosuna karşı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından bizzat halk sokağa çağırmış, bilanço 248 Türk vatandaşı hayatını kaybetmesine neden olunduğu gibi 2196 vatandaşında yaralanmasına neden olunmuştur.
Darbe tiyatrosu karşısında öngörülerimin doğru olduğunu biliyordum.
Neçe sonra sıcağı sıcağına benim ilk saatlerde söylediklerimi şimdilerde kısık bir sesle de olsa dillendirenler ortaya çıkmaya başladı. Ve sonrası geliyor… Bunlardan bir tanesi Alman istihbarat uzmanı ve CIA, şimdilerde öngörülerimi neredeyse birebir dillendiriyor.
Eh! Atalarımız ne demişti? Aklın yolu bir! , derken her halde bu özdeyişi boşa dememişler.
Bu durum sanki ‘hiç kimse seni övmüyorsa, kendi kendini öv!’ şeklinde dilimize yerleşmiş öz deyişimize benzeyecek gibi.
Böyle bir şeye ihtiyacımın olduğunu düşünmüyorum.
Amerikan ve Alman istihbaratları real aklın metodolojisini bu vesileyle doğrulamış oluyor. Alman İstihbarat Uzmanı Erich Schmitdt mevcut tiyatroyu şöyle sentezliyor.
Maalesef hanedanlığın sonuna doğru yaklaştığımız bu zaman dilimine dair son söz söyleme öngörüsünde bulunmak gerekirse; keser döner sap döner gün gelir hesap döner öz deyişimiz tamda konumuza cuk diye oturuyor.
Ali Galip Sayılgan